Okuduklarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okuduklarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Haziran 15, 2015

ALAMUT 4: NİZAMÜLMÜLK


"DEVLET KÜFÜRLE DEĞİL, AMMA ZULÜMLE YIKILIR"


Adı "Devletin Düzeni" anlamına gelen“Nizamülmülk” kavramı ile bütünleşmiş ve yukarıdaki sözüyle meşhur ünlü devlet adamının asıl adı, Hasan b. Ali b. İshak’tır. Onuncu yüzyılın ortalarından itibaren İran ve Mezopotamya’yı fethederek, buraya yerleşen ve 11. yüzyılın ortalarında gücünün doruğuna ulaşan Selçuklu Devleti’ne tam 29 yıl vezirlik yapmış büyük bir devlet ve siyaset adamıdır. Miladi 1018 yılında Tus Şehrinde doğmuş ve iyi bir eğitim almıştır. Bu eğitimini İran’ın büyük şair ve bilgini Ömer Hayyam ile kahramanımız Bâtınî tarikatının kurucusu Hasan b. Sabbah ile birlikte görmüş olmasının rivayet olduğunu doğum tarihleri nedeniyle artık biliyoruz.  Siyasi kariyerine Gazne Devleti’nin Horasan genel valisi Ebu’l- Fazl Suri’nin yanında başlayan Nizamülmülk, 1040 yılında Dandanakan Savaşı’nın ardından Selçukluların hizmetine girmiştir. Alparslan’ın 1064 yılında Selçuklu Sultanı olmasıyla yıldızı parlayan Nizamülmülk, vezirlik makamına kadar yükselmeyi başarmıştır. Alparslan’ın ardılı olan Melikşah döneminde de (1072–1092) vezirliğe devam etmiş ve bu dönem Nizamülmülk'ün akıllı, tedbirli ve adaletli idaresi sayesinde  Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak ve en şanlı devri olmuştur. 

Haziran 01, 2015

ALAMUT-3: İSMAİLİYYE NEDİR?

İSLAMİYETTE BÖLÜNME 

Hasab Sabbah'ı anlamak için önce İsmailiyye'yi anlamak, onu anlamak için ise Şiiliği anlamak gerekir. Bu da bizi İslamiyet'in en acı olayına Kerbela'ya kadar götürür. Kerbela'yı anlamak için ise Hz. Ali'yi bilmek gerekir. 

Peygamberimiz Hz Muhammed'i diğer peygamberlerden farklı kılan en önemli özelliklerinden biri de insanlara kendisinin onlardan hiçbir farkının olmadığını, sadece bir insan olduğunu sürekli vurgulamış olmasıdır. Yine de O'nun ölümüne hazırlıksız olan Müslümanlar vefatından sonra büyük bir boşluk yaşamışlar ve yerine imam olması gereken kişi hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Şu anda İslam dünyasının paramparça olmasının kökenleri işte bu ihtilafa dayanır. Peygamberimizin vefatından önce vekili olarak damadı ve yeğeni Hz. Ali'yi tayin ettiğine inanan Hz. Ali şiaları (taraftar anlamına gelmektedir.) ile Hz. Ebubekir ve devamındaki halifelerin meşruluğunu kabul eden diğer Müslümanlar arasında tarih boyunca gerek siyasi gerekse dini açıdan mücadeleler devam edecektir. 

Mayıs 29, 2015

HASAN SABBAH


Tarihi roman okumanın en büyük handikaplarından biri tarihin nerede bitip kurgunun nerede başladığını asla bilememektir. Bütün Türkiye'nin Kanuni Sultan Süleyman dönemini Muhteşem Yüzyıl'dan öğrendiğini düşünürseniz daha iyi anlarsınız belki demek istediğimi. Wladamir Bartol'un kitabında da beni aslında uykumdan edecek kadar heyecanlandıran bu duygunun ta kendisi idi. Okuduğum şeylerin ne kadarının gerçek ne kadarının kurgu olduğunu bilmemek ve önümde duran bu yeni gizemi keşfetmek arzusu... Nitekim daha araştırmamın en başında romanın ana kurgusunu oluşturan Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah'ın sınıf arkadaşlıklarının, fedailerin haşhaş kullandıklarının ve Alamut Kalesi'nin arkasında yaratılan sahte cennetin tamamiyle uydurma olduğunu öğrendim. Wladamir Bartol romanını büyük ihtimalle Hasan Sabbah'ın Avrupa'da tanınmasını sağlayan Marco Polo'nun Seyahatnamesi'nde verilen bilgilere istinaden yazmıştı.

Mayıs 28, 2015

HAŞHAŞİLER ÜZERİNE TARİHİ BİR ROMAN: ALAMUT...

"HİÇ BİR ŞEY GERÇEK DEĞİLDİR, HER ŞEYE İZİN VERİLMİŞTİR."

Kitabı bitireli tam bir hafta oluyor... ama hakkında çok ama çoookkk şeyler yazabileceğim bu kitabı bir yazıya nasıl sığdırırımın derdiyle bir türlü yazmaya başlayamadım. En son dün gece kocaman bir heyecan dalgası içerisinde ne yapacağımı buldum...O kadar heyecanladım ki bütün geceyi düşünerek, plan yaparak ve taslak hazırlayarak geçirdim. Uyuyabildiğimde saat 6:00'dı ve en son hatırladığım Allah'a "Ne olur bu heyecanım uykusuzluğuma yenik düşmüş bir şekilde uyanmayayım. Sanki tüm geceyi uyuyarak geçirmiş gibi dinç uyanmamı sağla!" diye dua ettiğim. Ve saat 8:30'da evi derleyip topladıktan sonra yazımın ilk bölümünü yazmak için bilgisayar başındayım.

Hayatta beni en çok dehşete düşüren şeylerden biri insanların ortalama bir insan zekasıyla bile mantıksız olduğu aşikar olan şeyleri nasıl göremeyip, deyim yerindeyse ipe sapa gelmez şeylere nasıl inandıkları ve inandıkları doğrultusunda da körü körüne itaatkar olup, başka insanların canına bile kastedebildikleri konusudur. En basitinden batıl inançlar: "şeytan kulağına kurşun" diyerek tahtaya vurup, bir yandan kulağımızı çekerken bir yandan öpücük atmak mesela... Ya da holiganların sırf tuttukları takım için diğer takım taraftarlarını öldürebilmeleri... Köktendinci örgütlerin kendilerine gelişmiş ülke vatandaşlarından bile taraftar bulabilmeleri... İntihar bombacıları... Ölüp de yeniden dirildiğini iddia eden sahte şeyhlerin müridi olanlar..."Karımla yatakta görsem kıskanmam" dedirtecek boyuta varan yalakalık... Ve daha sayılabilecek yüzlerce binlerce örnek... 

Mayıs 14, 2015

ABDESTLİ KAPİTALİZM

"ÖNCE EKMEK GELİR, SONRA AHLAK!" Bertolt Brecht 

Wikipedi şöyle tanımlıyor: " Kapitalizm, özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı , üretim, mal ve hizmet fiyatlarının arz ve talebin buluştuğu piyasa ekonomisi tarafından belirlendiği sosyal ve ekonomik sistemdir." Bu kapitalizmin "yersen" tanımı ama işin "özü" şu:  


Mayıs 08, 2015

ANA-BABA VE ÇOCUK


6. Kitabın Ardından,

Bu sefer biraz uzun sürdü kitabımı bitirmem...Hem annemlere gitmek, hem de dönüş sonrası bekleyen işler kitabımla aramı biraz soğuttu. Prof. Dr. Haluk Yavuzer'e ait kitabı, oğlumun ilk yaşlarında almıştım onu yetiştirirken bana kılavuz olsun diye. İçinde yazılanları ne kadar uygulayabildiğime gelirse "Eh! Birazcık!" diyebiliriz. Ne yazık ki insanın kendi anne-babasından gördüğü metotları terk etmesi pek kolay olmuyor. E sonuçta ortaya çıkan mahsul de şimdilik ! (ergenlik henüz atlatılmadığı için kesin yargı bildiremiyorum) pek fena değil. Bilimsel olarak çok doğru şeyleri yapmamış olsam da sezgisel anneliğim o kadar da berbat değil demek ki...

Nisan 22, 2015

AYAKKABI TUTKUSU

Eğer bir kıza doğru ayakkabıyı verirseniz, o dünyayı bile fethedebilir.”Marilyn Monroe




Çocukluğumuzun bayramlarının en büyük heyecanı sabah başucumuzda uyandığımız yuvarlak burunlu, alçak topuklu, bilekten ya da ayağın üst kısmından atkılı, kırmızı veya siyah ama illa ki parlak ayakkabılarıydı.

O ayakkabıların bir kız çocuğu için ne kadar önemli olabileceğini Anna Davis’in Ayakkabı Kraliçesi kitabını okuyunca anladım. Benim için ayakkabı hiçbir zaman bir tutku olmadı. Renkleri ve modelleri beni cezbeden çok ayakkabı oldu ama ihtiyacım olmadığı halde aldığım ayakkabı sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu nedenle hemcinslerimdeki ayakkabı tutkusu benim için hep bir anlaşılmazdı. Bu roman sayesinde tutkunları için bir ayakkabının neden asla sadece bir ayakkabı olmadığını anladım.

Nisan 16, 2015

NEDİR BU KADINLARIN AYAKKABI DÜŞKÜNLÜĞÜ

 AYAKKABI KRALİÇESİ

Yeni haftamızın kitabını seçtim...Ayakkabı Kraliçesi Anna Davis tarafından yazılmış bir roman...Arka kapağında yapılan özete göre romanımızın konusu şöyledir:" 1920'lerin Parisi. Çılgın yıllar! İngiliz sosyetesinin en güzel kadınlarından Shelby King, günlerini şık kıyafetler içinde, en gözde sanatçıların, yazarların ve toplumun önde gelenlerinin katıldığı partilerde geçirir. Bohem bir hayat, zengin bir koca, lüks bir apartman dairesi ve ayakkabılar! Paola Zachari, tutku objesine dönüşen ayakkabıların tasarımcısıdır. Shelby de bir çift Zachari ayakkabısına sahip olma tutkusuna kapılır. Sadece ayakkabılar değil, onları tasarlayan Zachari de bu tutkunun bir parçası olur." 

Yine aşk, yine tutku dolu bir hafta bizi bekliyor. 

Nisan 15, 2015

BEN KÜFÜRBAZ DEĞİLİM... İLHAM PERİLERİM SÜRTÜK...

CAN YÜCEL

1926 İstanbul doğumlu. Eski milli eğitim bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu Hasan Âli Yücel'in oğludur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde Latince-Yunanca okudu. Öğrenimine İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde klasik filoloji okuyarak devam etti. Sanat tarihi dersleri izledi. Şair, çevirmen ve radyo görevlisi olarak tanındı. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra'da BBC'nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı (1953-1958). Türkiye'ye döndükten sonra bir süre turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. Nazım, nesir çevirileriyle de tanınan Can Yücel, şiir alanında ilk kitabı YAZMA (1950) dan sonra uzun bir süre biçim arayışlarıyla oyalandı.

Nisan 14, 2015

BİR OSURUK AĞACIYIM BEN, YELLENDİKÇE ŞİİRLER AÇAN!


Aşka biraz fazla mı daldım ne? Ne çok kitap varmış kütüphanemde aşk üzerine...Elif Şafak'ın AŞK'ını aldım aldım bıraktım elimden...Biraz uzak durayım istedim...Aşık olmak değil de aşka aşık olmak tehlikeli çünkü...


Yeni kitabımız bir şiir kitabı olsun istedim. Can Yücel'den Alavara...Bir kitap fuarında imzasını alma şansına erişmiştim. İnşallah bu yaz Datça'da mezarına bir çiçek koyma fırsatını da bulurum.
                                                           

                                                                     

KABAHAT ALDATANDA MI, ALDATILANDA MI?

Günaydınlar,

Nihayet 3. kitabımızın da sonuna geldim. Nedense okuduğum kitaplardan yeterince zevk alamıyorum bu aralar...Sorun bende mi kitaplarda mı bilemedim. 

Seda Kaya Güler'in kitabında da kurgu hiç hoşuma gitmedi. 10 kadının her konu başlığında ayrı ayrı hayatlarını anlatması kopukluk hissi yarattı bende. Sürekliliği sekteye uğratan bir yol seçmiş yazarımız nedense...

Nisan 01, 2015

2. KİTABIN ARDINDAN

AH FRANSIZLAR!

Fransız filmlerine karşı genel hissi bilirsiniz...Pek sevilmezler...Fransız yazarlar için de hissedilir bu...Belki her ikisi hakkındaki fikirlerimizde de belirleyici olan eserlerin çok fazla psikolojik derinliğe sahip olmasıdır. Denilebilir ki Fransız yönetmenler de kameralarını tıpkı Fransız yazarların kalemleri gibi kullanırlar...Özellikle film karelerinin gündelik yaşamdan seçilmiş olması, yaşanan her olayın hayattaki monotonluğun ve sıradanlığın içinde evrilmesi, tıpkı romanlardaki gibi kahramanların psikolojileri üzerindeki derinlemesine tahliller ve çoğu zaman sıkıcı boyuta ulaşan detaycılık....Belki de tüm bunların sebebi Amerikan tarzı sinemaya alışmış olmamızdır ne dersiniz?


Mart 27, 2015

YENİ KİTABIMIZ!

AŞKIN ÖMRÜ ÜÇ YILDIR!

Demiş Frederic Beigbeder...Oysa biz (eşim ve ben demiyorum dikkat ederseniz:)) birbirimize o kadar yetmiyorduk ki çocuk yapmaya bile evliliğimizin 3. yılında karar verebilmiştik. Benden 5 yaş büyük olan eşimin "Çocuk bana dede diyecek" sitemi üzerine... Özellikle son bir aydır eşime yine ve yeniden dolu dolu aşık olduğumu hissederken bu kitabı okumak ne kadar iyi gelecek bilmiyorum ama çarpıcı bir kitap olduğunu da inkar etmemek gerek...Hele arka sayfasını okuduğunuzda karşılaştığınız cümleler düşünüldüğünde: 

" Sivrisineklerin ömrü bir gündür, güllerinki üç gün. Kedilerin ömrü on üç yıldır, aşkınki üç. Böyle işte. İlk yıl tutku, sonra bir yıl şefkat ve nihayet bir yıl can sıkıntısı. 

İlk yıl, 'Beni terk edersen kendimi ÖLDÜRÜRÜM' denir.
İkinci yıl,  'Beni terk edersen, acı çekerim, ama kendimi toparlarım' denir.
Üçüncü yıl, 'Beni terk edersen şampanya patlatacağım' denir.

Sizi aşkın hayat boyu sürdüğüne inandırırlar, oysa aşk kimyasal olarak üçüncü yılın sonunda yok olur.

İlk yıl eşyalar satın alınır.
İkinci yıl eşyaların yerleri değiştirilir.
Üçüncü yıl eşyalar paylaşılır.

Hakikat, aşkın mis kokuları arasında başlayıp bok kokuları içinde bitmesidir."

Ne dersiniz?

Mart 26, 2015

İlk Kitap Biter


Merhabalar,

Dediğim gibi ilk kitabımız bitti. Sıcacık hikayelerle anne olmanın ne kadar güzel ve mucizevi bir şey olduğunu yeniden keşfettim. Aynı zamanda ne kadar ağır bir sorumluluk ve fedakarlık gerektiren bir şey olduğunu... Ve birlikte geçirilen o kadar zamandan, paylaşılan o kadar anıdan sonra bir an gelip onu kendi hayatını yaşamak için özgür bırakmak gerekeceğini...Onun yaptığı her şeyi kontrol edemeyeceğimi, onun adına seçimler yapamayacağımı ve tabi ki onun yaptığı her şeyden sorumlu olamayacağımı da...

Mart 20, 2015

MERHABA / OKUDUKLARIM


Seçtiğimiz kitabın an itibariyle 147. sayfasındayım. Tam 25. öyküdeyim...Kayınvalideler konusuna çok ışık tutan öyküler değil bunlar...Annelerin bize yabancı bir kültürde yetişmiş olmalarının sanırım payı var bunda...Öykülerde bahsedilen ilişkilerin belki çok daha derinlikli olanına aynı yayın evi tarafından basılan aynı editöre ait Anneler ve Kızları kitabında yer verildiğine neredeyse eminim. Lakin kız ya da erkek çocuk yetiştirme üzerine çıkarabileceğimiz önemli dersler de yok değil kitapta...Örneğin, Hareket Emri isimli öykü...Çocuklarımızı nereye kadar kanatlarımızın altında taşıyabileceğimiz ile ilgili sıcacık bir ders biz annelere...

Mart 18, 2015

İLK KİTAP

Selamlar,

Kütüphanemden sizlerle birlikte okuyacağım ilk kitabı seçtim...Dediğim gibi A harfinden başladım: Anneler ve Oğulları için Bir Fincan Huzur, Benzersiz bir ilişkiye ışık tutan öyküler...Arkasında belirtildiğine göre içinde 50 öykü bulunan bir derleme kitap...Editör Colleen Sell tarafından hazırlanmış ve Arkadaş Yayınları tarafından 2010 yılında 5. baskısı yapılmış. Ben ne zaman almışım bilmiyorum...Çünkü ne yazık ki kitapların içerisine ne zaman ve nereden aldığımı not düşmeyi alışkanlık haline getiremedim...

En azından neden aldığımı biliyorum. Çünkü ben 10 yaşında bir erkek çocuk annesiyim. Ve kayınvalideler üzerinden yaşanan problemlerin de etkisi ile nedir şu anne-oğul ilişkisini farklı/benzersiz(!) kılanı bir de başkalarının hikayelerinden dinlemek istedim...

Bu arada henüz beni farketmediniz ama farkettiğiniz andan itibaren bu konuda da bana yazmanızı isterim...Nedir ve nedendir bu kayınvalide-oğul-gelin arasındaki Bermuda Şeytan Üçgeni?

Mart 15, 2015

Okuduklarım

Okuduklarım sayfasında sizlerle farklı bir projemi daha paylaşacağım. Şu anda evdeki kütüphanemde tam 317 kitap var...Ama o kadar geniş bir portföye sahibim ki Eski Lahit'ten Mesneviler'e; Mış Gibi Yaşamak'lardan Kaplan Anne'lere kadar uzanan birbiriyle alakasız tam 317 Kitap. Her hafta bunlardan bir tanesini seçip (hatta bu seçimi alfabetik yapıp kütüphanemi de buna göre yeniden düzenlemeyi planlıyorum.) sizlerle birlikte okumak istiyorum. Böylece hem kütüphanemde okumadığım tek kitap kalmayacak (bazıları 2-3. defa okunacak ama olsun.) hem de kitabı okurken birileriyle de paylaşmanın güzelliğini yaşamış olacağım. Bana katılırsanız çok sevinirim.