Nisan 15, 2015

BEN KÜFÜRBAZ DEĞİLİM... İLHAM PERİLERİM SÜRTÜK...

CAN YÜCEL

1926 İstanbul doğumlu. Eski milli eğitim bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu Hasan Âli Yücel'in oğludur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde Latince-Yunanca okudu. Öğrenimine İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde klasik filoloji okuyarak devam etti. Sanat tarihi dersleri izledi. Şair, çevirmen ve radyo görevlisi olarak tanındı. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra'da BBC'nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı (1953-1958). Türkiye'ye döndükten sonra bir süre turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. Nazım, nesir çevirileriyle de tanınan Can Yücel, şiir alanında ilk kitabı YAZMA (1950) dan sonra uzun bir süre biçim arayışlarıyla oyalandı.


Çeşitli edebiyat, kültür ve siyasi dergilerde ;   şiirleri, edebiyat ve tiyatro çevirileri ile siyasal konularda yazıları yayımlandı. 12 Mart döneminde Che Guevara'nın "Gerilla Harbi" ve "İnsan ve Sosyalizm" kitaplarının çevirisi nedeniyle 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974 affıyla tahliye oldu. 12 Eylül sonrasında "Somut" dergisindeki "Hamileler" isimli şiiri edebe aykırı, müstehcen olduğu iddiasıyla para cezasına çarptırıldı. Aynı iddiayla "Rengâhenk" adlı kitabı toplatıldı. Şairliğini, şiirin külhanca raconlarından yararlanarak siyasal inançlarıyla yoğurdu. 

Bu, değerli şairimizin internetten bulduğum kısa hayat öyküsü...Öykü, 12.08.1999 tarihinde İzmir'de son buldu. Kendi deyimiyle "Koskoca Can Yücel grip olacak değildi ya, kanser olmuş"tu..."Dolu dolu yaşa hayatı, dilini keşkeler sarmasın", "Toprak gibi olmalısın, ezildikçe sertleşmelisin", " Hayatta her şeyini bir kişiye bağlama, çünkü onu kaybedersen herşeyini kaybedersin" ve daha nicelerini bırakıp bizlere "Vedalar acıtsa da bazen gitmek gerekir" dedi ve gitti. Daha nice güzel insanlar gibi..."Nispeten ucuzluk" dediği, "şu deniz gören mezarlığın oraya" Datça'ya gömüldü. "Kendi kulağına küpe takan adamı taşlayıp, götüne kazık sokan adamları alkışlayan milleti" tarafından mezarı parçalandı. Çünkü onların yürekleri yetmezdi öfkelerini şiirlere dökmeye...Onlar şiirin "kaba"sına kızar ama duygularını ancak kaba kuvvetle anlatırlardı...Oysa o kadar basitti ki herşey...Bu memlekette "göte göt denirdi"...

Yine tarih yazmadığım için kitabı ne zaman aldığımı, aldığım zaman okuyup okumadığımı bilmiyorum. Ama okuduysam bile sadece okumuşum demek ki...Yüreğimi ve aklımı vermemişim...Siz de okuyun Can Yücel'i..."Bazen tek ihtiyacımız olanın bir el ve bizi anlayacak bir yürek" olduğunu unutmadan...






2 yorum:

  1. Çok güzel bir paylaşım olmuş Gülcan. Teşekkürler. Çok severim Can Yücel i .anlatmak istediklerini .

    YanıtlaSil
  2. Beğendiğine çok sevindim Kadriye...Uzun yıllar olmuş okumayalı Can Yücel'den. Öylece kalmış kütüphanemde...Hem hüznü, hem mutluluğu yaşattı bana yeniden...

    YanıtlaSil