ANNEM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ANNEM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mart 10, 2019

ANNEMİN ÖYKÜLERİ - 3 / MERHABA YAŞAM!



Nedenini bilmiyordum ama, ölmek istiyordum...

Çıplak bedenimi aynada izleyince kusma isteği duyduğumda mı karar vermiştim? 

(O gün saydam kutuda gelen kırmızı güllerin sekizincisini almıştım. Göndereni bilmediğim tek kırmızı güller ve tümceler. Yaşlı bedenimin çirkinliğini gizlemek için albenisi inatla direnen yüzümün son beğenilişiydi. Benimle yaşamadan, beni anlamadan, içimdeki daha çocukluğunu tamamlamamış insan sevgisini tanımadan sevmek olası değildi beni.) 

Ölümü kocamın bir günlüğü olduğunu öğrendiğimde, onu okuduğumda mı düşünmüştüm? 

(Boşanmadan söz eden satırları yüreğimi özgürlük esintisiyle serinletirken, yalnızlık korkusu istemeden ağlatmıştı.)

Oğlumun odasından çıngıraklı kahkahası ve saz sesi duyulmadığını ayrımsadığımda mı ölmek istemiştim?

Ya da?

Mart 03, 2019

ANNEMİN ÖYKÜLERİ - 2 / ÇAĞRIŞIM


Kıştı.

Gökbel'in doruğundaki kar henüz ışıklanıyordu. Güneş, tepelerin öbür yanına kümelenmiş bulutları araladı. Dağın eteğinden düzlüğe doğru yayılan köye ulaştı. Usluca aşağılara döktü sıcaklığını. Yüz evlik Beyce Köy çoktan uyanmıştı.

Sürülerce serçe, yaprakları dökülmüş ağaçların dolayında döndüler. Aradılar. Bir minik yiyeceği toprağı gagalayarak. Evlerin bahçelerine yöneldiler sonra. Yollarını kesen küçük serçe kapısı açık duran damdaki buğdayları muştuladı gelenlere. Sevindiler. Ciik, ciiikk! uçuştular. Hızla girdiler dama. Çabucak yuttular buğday tanelerini. Kapanan kapının gürültüsünden ürkünce bıraktılar gagaladıklarını. Damın içinde kaçıştılar. 

Necati, portakal ağacının altında bekliyordu. Elindeki çalı süpürgesiyle sessizce yaklaştı dama. Aralığından giriverdiği kapıyı kapattı. Süpürgeyi art arda vurdu kuşlara. Ölen serçeler yerde ve saman balyalarının üzerinde biriktiler. Tavanda uçarak ölmekten kurtulanlar, kapı açıldığında ötüşerek uzaklaştılar. Topladığı ölü serçeleri bahçedeki ocağın başına taşıdı Necati. Odunların közünü ayırdı. Yeniden yerleştirdi ortalayarak. Kuru zeytin dalları tutuşuverdi hemen. Sigarasını yakarken "çıra gibi" dedi. "Birazdan tepeleme köz olur. Çocuklar da zamanını bilirmişcesine gelirler şimdi. Hepsinden önce Zeynep'in Ufuk'u. Ardından Dilber, sonra da Ömer'le Hüseyin."


Temmuz 08, 2015

ANNEMİN ÖYKÜLERİ - 1 / BEKLEYİŞ

O, mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi. (Nazım Hikmet Ran ) 

O, gözlerinde renkleri - yaprağın yeşilinden suyun yeşiline - delice süzen bir devdi. 

Ben, "minnacık bir kadın"

O'nun yeşil gözleriyle benim - siyahında yarasalar yiten, uçsuz gecelerin karanlığınca - derin bakışlı gözlerimde başladı bu sevda öyküsü...

Uzun koridorun bir yerinde karşılaştık. Bakıştık. Adımlarca sürdü bakışlarımız. Korktum... 

Tanıştırıldığımız gün, elimi uzatamadım O'na. Yalnızca "Hoşgeldiniz" diyebildim. Bir sıcaklık koşturdu yanaklarıma. Kaçtım...

Aynı işyerinde olduğumuzdan hergün defalarca görüyorduk birbirimizi. Konuşmamaya özen gösterdim. Esrik dolaşan bulutlar gibiydim. Sevincimi sezmemeliydi. Sevebilme gücümü tutsak ettiğim yüreğimin başkaldırısını susturmaya çalıştım günlerce...

Haziran 03, 2015

ANNEM / GELME EY ECEL!



"Cahil cahil konuşma doktor! İnsanın babası ölür mü?" demişti Kardeş Payı'nın bir bölümünde Murat Cemcir'le Ahmet Kural...Baştan sonuna kadar hüngür hüngür ağlayarak izlediğim dizi paramparça etmişti beni o gece...Deyim yerindeyse böğrüme öküz oturmuştu sanki...En sevdiğimiz insanlara ölümü kondurmanın ne kadar zor olduğunu o kadar güzel anlatmışlardı ki...

Bu gün annemin yazdığı şiirlerin ilkini sizlerle paylaşmak için bilgisayarın karşısına geçtiğimde ve o güzel elyazısı ile kaleme aldığı "ÖLDÜĞÜMDE" başlıklı şiirini görünce de aynı ürperti dolaştı bedenimde ve aynı ağırlık çöktü yüreğime...