Mart 28, 2015

Hayattan Rengi Alın... Geri Neyi Kalır Ki?


PLEASANTVİLLE (YAŞAMIN RENKLERİ)


Üniversite yıllarımda sinemada izlediğim ve çok sevdiğim film şu sıralarda D-Smart'ta yayınlanıyor. Bana sımsıcak bir nostalji yaşatan filmimizin kahramanları David ve Jennifer 90’lı yıllarda yaşayan iki kardeş.  David, çevresi ile iletişim kurmakta zorlanan, içine kapanık, kuralcı  ve inisiyatif alamayan bir çocuk iken, ablası Jennifer daha asi, okulda pek başarısı ve popülaritesi olmayan ve düşüncesiz bir kız. David'in hayatı hem pek anlaşamadığı ablası hem de kocası tarafından terk edildiği için kendine olan güveni ve enerjisini kaybetmiş annesi sebebiyle pek de yolunda gitmiyor. Belki de bu yüzden David'in en sevdiği şey herşeyin yolunda gittiği  "Pleasantville" dizisini izlemek. 

Mart 27, 2015

YENİ KİTABIMIZ!

AŞKIN ÖMRÜ ÜÇ YILDIR!

Demiş Frederic Beigbeder...Oysa biz (eşim ve ben demiyorum dikkat ederseniz:)) birbirimize o kadar yetmiyorduk ki çocuk yapmaya bile evliliğimizin 3. yılında karar verebilmiştik. Benden 5 yaş büyük olan eşimin "Çocuk bana dede diyecek" sitemi üzerine... Özellikle son bir aydır eşime yine ve yeniden dolu dolu aşık olduğumu hissederken bu kitabı okumak ne kadar iyi gelecek bilmiyorum ama çarpıcı bir kitap olduğunu da inkar etmemek gerek...Hele arka sayfasını okuduğunuzda karşılaştığınız cümleler düşünüldüğünde: 

" Sivrisineklerin ömrü bir gündür, güllerinki üç gün. Kedilerin ömrü on üç yıldır, aşkınki üç. Böyle işte. İlk yıl tutku, sonra bir yıl şefkat ve nihayet bir yıl can sıkıntısı. 

İlk yıl, 'Beni terk edersen kendimi ÖLDÜRÜRÜM' denir.
İkinci yıl,  'Beni terk edersen, acı çekerim, ama kendimi toparlarım' denir.
Üçüncü yıl, 'Beni terk edersen şampanya patlatacağım' denir.

Sizi aşkın hayat boyu sürdüğüne inandırırlar, oysa aşk kimyasal olarak üçüncü yılın sonunda yok olur.

İlk yıl eşyalar satın alınır.
İkinci yıl eşyaların yerleri değiştirilir.
Üçüncü yıl eşyalar paylaşılır.

Hakikat, aşkın mis kokuları arasında başlayıp bok kokuları içinde bitmesidir."

Ne dersiniz?

Mart 26, 2015

İlk Kitap Biter


Merhabalar,

Dediğim gibi ilk kitabımız bitti. Sıcacık hikayelerle anne olmanın ne kadar güzel ve mucizevi bir şey olduğunu yeniden keşfettim. Aynı zamanda ne kadar ağır bir sorumluluk ve fedakarlık gerektiren bir şey olduğunu... Ve birlikte geçirilen o kadar zamandan, paylaşılan o kadar anıdan sonra bir an gelip onu kendi hayatını yaşamak için özgür bırakmak gerekeceğini...Onun yaptığı her şeyi kontrol edemeyeceğimi, onun adına seçimler yapamayacağımı ve tabi ki onun yaptığı her şeyden sorumlu olamayacağımı da...

Mart 22, 2015

ÖZLEM


Günaydınlaaaarrrr,


Güneşi bir nebze de olsa görmek insanı ne kadar mutlu ediyor. Ben Aydın/ Sökeliyim. Ama 1992 senesinden beri Ankara'da yaşıyorum. 40 yaşında olduğum düşünüldüğünde ömrümün çoğu kısmı doğmadığım bu topraklarda geçmiş. 

Bizim memleketimiz yeşildir. Toprağı alabildiğine zeytin, incir ve deniz kokar...Ovasında ne ekersen o biter. Ülkemizin en bereketli topraklarına sahiptir benim memleketim. En uzun ömürlü insanları da Nazilli'sinde yaşar. Medenidir...Dost canlısıdır. Aydınlıktır benim memleketim...

Ankara ise gri bir şehir...Binaları, insanları, havası, toprağı...Her şeyi ile gri...Kar da yağmıyor ki artık, ağartsın biraz şehri...O nedenle daha bir önemlidir Güneş benim için burada...Bir saniye bile olsa yüzünü gördüm mü içim açılır...

Memleketimde kış sadece 3 ay iken burada 8 ayı bulur. Bir kirli soğuk insanın ruhuna kadar işler...Dışarı bile çıkmak gelmez içinden...Hem çıksa nereye gider ki insan? AVM'lere mi? Sizi bilmem ama dayak yemişe çevirir AVM'ler beni... 

Memleketimde laleler, papatyalar açmış şimdi...Yağmurlu da olsa gökkuşağını görüyorlarmış ardından...Toprak misss gibi kokuyormuş...Deniz daha bir maviymiş bu günlerde...Bütün ağaçlar çiçek vermiş...Arılar kafalarını çıkarmışlar kovanlarından...Güneş sarıyormuş kocaman kollarıyla hepsini...

Anlayacağınız memleketim çağırıyor beni...

Mart 20, 2015

MERHABA / OKUDUKLARIM


Seçtiğimiz kitabın an itibariyle 147. sayfasındayım. Tam 25. öyküdeyim...Kayınvalideler konusuna çok ışık tutan öyküler değil bunlar...Annelerin bize yabancı bir kültürde yetişmiş olmalarının sanırım payı var bunda...Öykülerde bahsedilen ilişkilerin belki çok daha derinlikli olanına aynı yayın evi tarafından basılan aynı editöre ait Anneler ve Kızları kitabında yer verildiğine neredeyse eminim. Lakin kız ya da erkek çocuk yetiştirme üzerine çıkarabileceğimiz önemli dersler de yok değil kitapta...Örneğin, Hareket Emri isimli öykü...Çocuklarımızı nereye kadar kanatlarımızın altında taşıyabileceğimiz ile ilgili sıcacık bir ders biz annelere...

Mart 19, 2015

WHİPLASH / ENFES BİR FİLM!


Eşim bu yılki kış iznini şubat tatilinde alamayınca Ankara'dan kaçma şansımız olmadı...Ama demiştim ya hayattaki tesadüflerin tesadüf olarak mı kalacağı ya da "Her işte bir hayır vardır"a mı dönüşeceği size kalmış diye...Oğlumuz okulda olduğu için uzun zamandan beri elimizden alınan yalnız vakit geçirme fırsatını dibine kadar kullanmış olduk böylece...Yaptığımız en güzel şey ise Whiplash isimli bu filme gitmek oldu...


Miles Teller ve J.K.Simmons'ın başrollerini oynadığı Damien Chazelle tarafından yönetilen 2014 yapımı film, başarının ter ve gözyaşı olmadan kazanılamayacağı üzerine kurulu, harika caz parçaları ile bezeli, insanın yüzüne tokat gibi çarpan bir film.  

Mart 18, 2015

İLK KİTAP

Selamlar,

Kütüphanemden sizlerle birlikte okuyacağım ilk kitabı seçtim...Dediğim gibi A harfinden başladım: Anneler ve Oğulları için Bir Fincan Huzur, Benzersiz bir ilişkiye ışık tutan öyküler...Arkasında belirtildiğine göre içinde 50 öykü bulunan bir derleme kitap...Editör Colleen Sell tarafından hazırlanmış ve Arkadaş Yayınları tarafından 2010 yılında 5. baskısı yapılmış. Ben ne zaman almışım bilmiyorum...Çünkü ne yazık ki kitapların içerisine ne zaman ve nereden aldığımı not düşmeyi alışkanlık haline getiremedim...

En azından neden aldığımı biliyorum. Çünkü ben 10 yaşında bir erkek çocuk annesiyim. Ve kayınvalideler üzerinden yaşanan problemlerin de etkisi ile nedir şu anne-oğul ilişkisini farklı/benzersiz(!) kılanı bir de başkalarının hikayelerinden dinlemek istedim...

Bu arada henüz beni farketmediniz ama farkettiğiniz andan itibaren bu konuda da bana yazmanızı isterim...Nedir ve nedendir bu kayınvalide-oğul-gelin arasındaki Bermuda Şeytan Üçgeni?

Mart 17, 2015

ÖZÜR DİLERİM...

Günaydınlar,

Daha ilk günden çark etmek istemezdim ama hayatın meydan okumaları çok zamansız ve acımasız oluyor. Bu gün cenazemiz var...Umarım yarın hayata kaldığımız yerden devam etme gücünü bulacağız....


Mart 15, 2015

İzlediklerim

İzlediklerim sayfasında sizlerle izlediğim filmleri paylaşmak istiyorum. Sadece vizyonda olanları değil, eski-yeni izlediğim ve ben de iyi-kötü iz bırakan tüm filmleri.

Okuduklarım

Okuduklarım sayfasında sizlerle farklı bir projemi daha paylaşacağım. Şu anda evdeki kütüphanemde tam 317 kitap var...Ama o kadar geniş bir portföye sahibim ki Eski Lahit'ten Mesneviler'e; Mış Gibi Yaşamak'lardan Kaplan Anne'lere kadar uzanan birbiriyle alakasız tam 317 Kitap. Her hafta bunlardan bir tanesini seçip (hatta bu seçimi alfabetik yapıp kütüphanemi de buna göre yeniden düzenlemeyi planlıyorum.) sizlerle birlikte okumak istiyorum. Böylece hem kütüphanemde okumadığım tek kitap kalmayacak (bazıları 2-3. defa okunacak ama olsun.) hem de kitabı okurken birileriyle de paylaşmanın güzelliğini yaşamış olacağım. Bana katılırsanız çok sevinirim.

Mart 13, 2015

Merhaba

Merhaba,

Bloğu oluşturup yakında yazılarımla buradayım yazalı neredeyse 4 yıl olmuş...Eh pek yakın bi zaman sayılmaz ama nihayet buradayım işte...

Beni bu konuda cesaretlendiren bir film izlememiş olsa idim bu da pek mümkün olmayacaktı ama neyse...Bu da demektir ki: Hayattaki şeylerin sadece birer tesadüf olarak mı kalacağı ya da "Herşey de bir hayır vardır"a mı dönüşeceği tamamen size kalmış...

İlk yazımda neye yer vereceğim ve bloğu ne üzerine kurgulayacağım filmi izlediğim günden beri aklımda. Bu arada filmin adı Julie & Julia. Meryl Streep ve Amy Adams'ın baş rolünde oynadığı 2009 yapımı harika bir film. Bu film hakkında söyleyebileceğimiz tek şey; zamanı ve mekanı apayrı iki sıradan(!) kadının tutku ve cesaretle yola çıkıldığında hiçbir şeyin imkansız olmadığını kanıtladığı sıcacık bir film olduğu. Bu günlerde bir şeyler yapıp yapmamak konusunda kararsızsanız kesinlikle izleyin derim.

Filmde Julie depresif hayatını bir blog kurarak renklendirmeye çalışıyor...Ama normal bloglardan biraz farklı bir şekilde yapıyor bunu. Kendisine bir zaman ve hedef belirliyor. Amerikalılara Fransız mutfağını öğreten Julia Child'ın yemek kitabında yer alan 524 tarifi 365 günde yapma hedefi. Ve tam 365 günün sonunda bloğunu kapatıyor.

Gelelim benim sizlere bunları niye anlattığıma...Benim bloğum biraz daha farklı bir kurgu içinde olacak. Başlıkta da dediğim gibi...Yaşadığımız, yaşayamadığımız ve yaşamak istediğim / istediğimiz her şeyi paylaşmak için açtım bloğumu... Anlayacağınız yemek tarifleri gibi bir konu sınırlaması olmayacak. Tabii daha da önemlisi bloğun zaman sınırlaması da yok. Bıktırana ya da bıkana kadar yazacağım kısacası..Umarım paylaşmaktan keyif alırsınız...