Nisan 01, 2015

2. KİTABIN ARDINDAN

AH FRANSIZLAR!

Fransız filmlerine karşı genel hissi bilirsiniz...Pek sevilmezler...Fransız yazarlar için de hissedilir bu...Belki her ikisi hakkındaki fikirlerimizde de belirleyici olan eserlerin çok fazla psikolojik derinliğe sahip olmasıdır. Denilebilir ki Fransız yönetmenler de kameralarını tıpkı Fransız yazarların kalemleri gibi kullanırlar...Özellikle film karelerinin gündelik yaşamdan seçilmiş olması, yaşanan her olayın hayattaki monotonluğun ve sıradanlığın içinde evrilmesi, tıpkı romanlardaki gibi kahramanların psikolojileri üzerindeki derinlemesine tahliller ve çoğu zaman sıkıcı boyuta ulaşan detaycılık....Belki de tüm bunların sebebi Amerikan tarzı sinemaya alışmış olmamızdır ne dersiniz?




Ben Fransız edebiyatıyla Charles Perrault' nun "Çizmeli Kedi", "Uyuyan Güzel", "Kırmızı Şapkalı Kız", "Kaz Ana" ve "Kül Kedisi" gibi birbirinden güzel masalları ile tanıştım ilk. Tabii Fransız olduklarını bilmeden. Genç kızlığımda La Fontaine, Moliere, Victor Hugo, Alexandre Dumas (baba) Honore de Balzac, Stendhal, Gustave Flaubert, Samuel Beckett, Jules Verne ve nihayet Emile Zola'nın kitaplarını okudum. Ayrıca üniversitede Siyaset Bilimi derslerinde Jean-Jacques Rousseau, Voltaire ve Montesquieu'nun eserlerini inceledim. Cyrano de Bergerac, Üç Renk Mavi, Nikita, Kraliçe Margot, Leon yine bu dönemde izlediğim harika filmlerdi. Evlendikten sonra eşimle operada Sevil Berberi ve Figaro'nun Düğünü'nü izledik...Oğluma okumayı öğrendikten sonra aldığım ilk kitaplardan biri Antoine de Saint-Exu-pery'nin Küçük Prensi'ydi. Şu anda da Jules Verne'nin 80 Günde Devri Alem'ini okuyor. Anlayacağınız sanat konusunda Fransızları sever ve takdir ederim.  

Yine de ben Aşkın Ömrü Üç Yıldır'ı okumaya başlarken yazarının Fransız olması ile hiç ilgilenmemiştim diyebilirim. Beni ilgilendiren tek şey kitabın, karşısında olduğum bir fikre beni ikna edip edemeyeceğiydi. Nitekim kitabın 52. sayfasında " Üç yıldan sonra ya eşlerin birbirlerini terk etmeleri ya kendilerini öldürmeleri ya da çocuk yapmaları gerekiyor: insanın sonunu kabullenmesinin üç değişik şekli." cümlesini okuyunca "No'luyoruz yaaa?" dedim kendi kendime. Daha önce yazmıştım sizlere biz evliliğimizin üçüncü yılında karar vermiştik çocuk yapmaya...Ama bizim sebeplerimiz başkaydı. (Yoksa?...) Yok canım ben, eşim yaşından yakınmasa belki bi üç-dört yıl daha çocuk yapmayabilirdim. (Valla mı?...) Kitap ilerledikçe yazarın bu ve benzeri vurucu cümleleri devam ediyordu. Ama itiraf etmek gerekir ki bu tarz cümleler dışında (hani hepimizin face'de resimler üzerinde paylaştığımız türden) yazarın tarzına pek ısınamadım. Ve kitabı okumayı bırakmama konusundaki motivasyonumda sizlerin payı çok fazla...Sağ olun... Var olun...

Çünkü... Kitabın sonunda bırakın beni ikna etmeyi, yazarımız şu itirafta bulundu: " Umarım, bu kitabın yalancı başlığına fazla kızmamışsınızdır; tabii ki aşkın ömrü üç yıl değil; yanıldığım için mutluyum."   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder